13 Nisan 2014 Pazar

   Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi

   Din-dışı eleştirinin temelini şu oluşturuyor; insanı yapan din değil, dini yapan insandır. Yani din, henüz kendine erişmemiş ya da kendini çoktan yitirmiş bulunan insanın öz bilinci ve öz duygusudur. Ama insan, dünyanın dışında herhangi bir yere çekilmiş soyut bir öz değil. İnsan, insanın dünyası, devlet, toplum anlamına geliyor. Bu devlet, bu toplum, dini, dünyanın tersine çevrilmiş bilincini üretiyor, çünkü kendileri tersine çevrilmiş bir dünya oluşturuyor. Din,  bu dünyanın genel teorisidir, onun ansiklopedik özeti, onun popüler biçimli mantığı, onun tinselci onur sorunu, kendinden geçmesi, ahlaksal onaylanması, görkemli tamamlayıcısı,teselli ve ayaklanmasının evrensel temelidir. Din insanal özün doğaüstü gerçekleşmesidir, çünkü insanal öz gerçek gerçekliğe sahip bulunmuyor. Öyleyse dine karşı savaşım vermek, dolaylı olarak, dinin tinsel aromasını oluşturduğu dünyaya karşı savaşım vermek demektir.
   Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protestodur. Din ezilen insanın içli ezgisi, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığı, tinin dıştalandığı toplumsal koşulların tinidir. Din, halkın afyonudur.
    Halkın yanılsamalı mutluluğu olarak dini ortadan kaldırmak, halkın gerçek mutluluğunu istemek anlamına geliyor. Halkın kendi durumu üzerindeki yanılsamalardan vazgeçmesini istemek, halkın yanılsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgeçmesini istemek anlamına geliyor....
    Eleştiri, zincirleri, her yanını örten imgesel çiçeklerden, insan süssüz ve umut kırıcı zincirler taşısın diye değil,
ama onları atsın ve canlı çiçeğe devşirsin diye arındırdı. Dinin eleştirisi insanın yanılsamalarını, insanın kendi gerçekliğini akıl çağına erişen ve yanılsamadan kurtulmuş bir insan olarak düşünmesi, etkilemesi ve biçimlendirmesi için, kendi kendinin, yani kendi gerçek güneşinin çevresinde dönmesi için ortadan kaldırıyor. Din, insan kendi çevresinde dönmediği sürece insanın çevresinde dönen yanılsamalı bir güneşten başka bir şey  değildir.
    Öyleyse, gerçeğin öteki dünyasının yitip gitmesinden sonra, bu dünyanın gerçeğini ortay koymak tarihin görevidir. İnsanın öz yabancılaşmasının kutsal biçimlerini bir kez açığa çıkardıktan sonra, kutsal olmayan biçimleri içindeki öz yabancılaşmayı da açığa çıkarmak, ilkin, tarihin hizmetinde olan felsefenin görevidir. Böylece gökyüzünün eleştirisi yeryüzünün eleştirisine, dinin eleştirisi hukukun eleştirisine, tanrıbilimin  eleştirisi de siyasetin eleştirisine dönüşür. 
    (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, s 191-193) Karl Marx  Yabancılaşma, s 17-18 Sol Yayınları